İstanbulda Yapılacak İlk 50 ŞeyBlog Yazısı

İstanbulda Yapılacak İlk 50 Şey

İstanbul'da yapılacak ilk 50 şey


1-Kuzguncuk İsmet Baba'da rakı balık keyfi yapın.


Kuzguncuk'ta, mahalle kültürünün hala yaşadığı yerde, İstanbul koşuşturmacasından biraz uzaklaşıp, demlenin. Semtin küçük dükkanlarını, güzel evlerini, kahvelerini görün. Günü, İsmet Baba'da Boğaz'a karşı sevdiklerinizle sohbet ederek uğurlayın. (Gökhan'a da benden selam söyleyin, size iyi masa versin:)


2-Burgazada Kalpazankaya'da güneşin batışını seyredin.


Adalar benim için huzurdur, mutluluktur. O yüzden benim için adaların her mevsimi makbuldur. Yazın herkesin şehre döndüğü vakit adaya gidin. Pazar akşamüstü mesela...Yürüyerek Kalpazankaya'ya çıkın, mis gibi ada kokusunu içinize çekin. Kalpazankaya'da sevdiklerinizle muhteşem gün batımını seyredin. Biraları da yuvarlamayı unutmayın tabi...Şehre dönmeden, Ergün pastanesinde çilekli milföy+vişneli mini acıbadem+çay güzel gider:)


3-Hürrem Hamamı'na gidin, kendinize kıyak geçin.


Hayatınızda bir kere olsun, kendinize "benim sultanlardan ne farkım var? diyin ve kendinize hamam keyfini bağışlayın. Muhteşem kokulu sabunlarla köpüklü masajı da ihmal etmeyin.


(Ölmeden önce görülmesi gereken 1001 yerden biri olan Cağaloğlu Hamamı'na da gitmişliğim vardır ancak biraz hayal kırıklığı olduğunu söylemeliyim. Hamam etkileyici ancak hizmet için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Biraz da hüzünlü geldi. Diğer 1000 yere bakabilirsiniz:) Kılıç Ali Paşa hamamını övmüşler yazıda bir de. Ama bana sorarsanız en iyisini kendiniz tecrübe edersiniz.)


4-Belgrad ormanına sabah erkenden gidin ve ormanın mis kokusundan mest ola ola 6 km'yi yürüyün.


Benim mutluluk yerlerimden biridir orman. Yürürken doğanın sesini dinleyin. Kendinizi doğaya bırakın yeter...


5-Polonezköy'de, Belgrad Ormanı'na nispet yaparak 5 km'lik yürüyüş parkurunu tamamlayın.


Mevsimine göre; kestane kebapları, böbürtlenleri, dağ çileklerini de kütletmeyi unutmayın. Polonez pastaları da lezzetli. Çocuğunuzu kıra bayıra salabileceğiniz yerler de halaa mevcut Polonezköy'de...



6-Turist gibi Sultanahmet'i dolaşın.


Sultanahmet'i, turist gibi farklı gözle görmeye çalışarak gezin. Ayasofya ve Sultanahmet'le ilgili kendi hikayenizi yazın. Sultanahmet köftecisinin cumbalı masasında köfte yiyin.


 


7-Yerebatan sarnıcında huzura erin.


İstanbul'un yıllarca su ihtiyacını karşılayan, bu tarihi, büyülü mekanı ziyaret edin.Yerebatan'ın o tatlı nem kokusunu içinize çekin. Medusa'yı okuyun. Para atıp dilek dilemeden sarnıcı terketmeyin:)


 


8-Topkapı Sarayı'nda, Konyalılar restoranından İstanbul'un doyumsuz manzarasını seyredin.


Padişahlar, şehri nereye kuracaklarını ne iyi bilmiş. Buradan; "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul" diyip Yahya Kemal Beyatlı'ya bir selam gönderebilirsiniz;). (Ama Konyalılar'da pek fazla birşey yemenizi tavsiye etmem, zira oldukça pahalı, çay için:)


 


9-Kapalıçarşı'ya gidin.


Mücevher ustalarının sanatını görün, kendilerine hayran kalın. Kapalıçarşı'nın içinde kaybolun, içinde yeni yerler keşfedin. Kapalıçarşı'dan Mısır çarşısına inin, baharat kokularıyla kendinizden geçin...


 


10-Çukurcuma'da Masumiyet Müzesi'ni gezin.


Bir kere Çukurcuma'ya hakkını verin, kendine has dükkanlarını görün. Küçük kafelerinde kahve için. Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi kitabından yarattığı müzeyi gezin. Eskilere dönün...


 


11-Gemi yanaşmamışken İstanbul Modern'de bir kahve için.


İstanbul Modern'i gezmeyi en çok, limanda gemi yokken seviyorum. Çünkü müzeyi gezmek ekmek kadayıfı ise, kafesinde kahve içmek de, kaymaklı ekmek kadayıfı gibi geliyor bana. İstanbul'un koşuşturmacasına inat, şehir vapurlarının iki yaka arasında tıngır mıngır yaptığı ahenkli yolculuğu seyredin.


 


12-Süleymaniye'nin gölgesinde kuru fasulye pilav yiyin.


Esas olayım yeme içme gibi olmaya başladı sanki:) Ama öyle değil tabi, Süleymaniye'nin heybetini bir görün, ondan sonra kuru fasulye-pilava alalım sizi.


 


13-Çocuğunuzun forsuyla Sakıp Sabancı Müzesi'ni gezin.


Müzeye çocukla giden yetişkinden ücret alınmıyor. Hem çocuk hem büyük için ne hoş bir jest değil mi? İstanbul'u bir de Emirgan'dan seyredin. Müzedechanga'nın manzarası güzel ama orada kazık yemeyin, Emirgan Sütiş'e gidip en kral yemeği orada yiyin.


 


14-Erguvan zamanı Rumeli Hisarı'nı kaçırmayın.


Her senenin nisan ortası-mayıs başı zamanlarında, boğazda yaşanan erguvan şölenini kaçırmayın. Bir süreliğine de olsa, işinizi gücünüzü bırakın, erguvanları seyretmeye dalın...


 


15-Sokak çiçekçisinden çiçek alın.


Ne büyük mutluluktur o rengarenk çiçekleri görmek, o mis kokuları içine çekerek mest olmak...Sadece bakmakla kalmayın, alın bir demet çiçek, eviniz şenlensin. Mesela şimdi nergisler çıktı, yaşasın:)


 


16-Kadıköy'de bir gün geçirin.


Beyaz fırından kuru poğaça ve çay alarak güne başlayabilirsiniz. Kitapçıları dolaşın. İncik cincik şeyler tasarlayan dükkanları gezin. Fazıl Bey kahvecisinde bir kahve molası verin. Kadıköy balık çarşısında dolaşın, canınıza can gelsin:) Adını unuttum ama köşedeki balıkçıda bir hamsi-salata ikilisine ne dersiniz? Balık yemeseniz Halil'de kesin 3 lahmucun yerdiniz... Arada Rexx başkasinema'da gösterilen bir filmi seyredin. Ya da Oyun Atölyesi veya Moda Sahnesi'nde bir oyuna gidin. Akşama midede yeriniz kaldıysa Çiya. Çiya'ya aç gidilmesi tavsiye olunur. Çok ağır gelmezse, Baylan'ın kup griye tatlısını yer, koşarak eve gidersiniz:)


 


Defne bile, kup griye için "biraz ağırmış" dedi:)


17- Bir film festivaline gidin.


"İstanbul'u sevmezse gönül, aşkı ne anlar"'ı söylemeye başladım içimden...İstanbul'u bana sevdiren en önemli şeylerden biridir film festivalleri. Önceden biletiniz yoksa da, dert etmeyin, kapıda mutlaka bilet bulursunuz...Ve o bulduğunuz biletle, hayal bile edemeyeceğiniz başka başka dünyaların kapılarını açarsınız...


 


18-Yıldız Parkı'nda sincaplarla yürüyün.


Evet şehrin göbeğinde, halaaa kendimizi doğada hissedebileceğimiz yerler var, az da olsa...Köpekler, kuşlar, sincaplar...Bu kadar rahat sincap görmedim, insandan çekinmiyorlar. Şehirli sincaplar:)Yürüyün doya doya parkta, köşklerde çay molası vermeyi de ihmal etmeyin:)


 


19-Açıkhava'da bir konsere gidin.


Artık zevkinize uygun hangi sanatçı varsa...Yaz vakti, hele de dolunay varsa, açıkhavanın keyfine doyum olmaz...


 


20-Lale zamanı Emirgan Parkı'na gidin.


Cennet var ise, böyle bir yer olmalı. Ama zamanında yani nisanda gidin. "En sevdiğimiz lale hangisi olacak?" oyunu oynayın aranızda:)


 


21-Anadolu Kavağı'nda şıp deniz balık keyfi yapın.


İstanbul'un ritmine inat, sakin bir zaman yaratın kendinize. İlle de açık havada oturun. Şıp deniz dedik ya:)Vapurlar da gidiyor artık kavağa, üşenmeyin, gidin, gittiğinize değecek...


 


22-Hatta Anadolu Kavağı sizi kesmesin, Anadolu Feneri'ne uzanın, Kaptanın Yeri'nde bahar zamanı bir keyif yapın.


İstanbul'un yanıbaşında, kendi halinde bir mekanda, sevdiğiniz bir kişiyle derin bir sohbete dalın:)


 


23-Beyoğlu'nda plansız bir gün geçirin.


Tamam öğrendim artık dediğimiz Beyoğlu her gün yeni birşey öğretir bize. O yüzden tünelden salın kendinizi, o sizi nereye isterse götürür...Sergiler, kitapçılar (Robinson'a ayrı bir özen gösteriniz), kafeler, sinemalar, barlar, meyhaneler, balık pazarı...


 


8 sene Beyoğlu'nda çalıştım ama Narmanlı Han'ın kapısına asılmış bu bilgileri, daha geçen gün farkettim...


24-Fener-Balat tarafına bir tur yapın.


Fener- Balat'ın, farklı yapılarını ve kültürünü tanıyarak, İstanbul'un bambaşka bir yüzünü daha keşfedin.


 


25-Beyoğlu'ndaki St Antuan kilisesinde mum yakıp dilek tutun.


Hangi dine inandığınız önemli mi? Ya da inanıp inanmadığınız? Bence hiç önemli değil, sadece bana iyi geliyor arada sırada burada mum yakmak...Belki size de iyi gelir?


 


26-Tünel'deki Galata Mevlevihanesini gezin.


Daha geçen gün gezdim. Dışardan küçük görünen ama içine girince büyüyen bir yer:) Tarihteki tarikatlar, Mevlevilik hakkında bilgilenmek isterseniz görün derim. Mevlana'yı daha çok okumak istedim. Semazen gösterisi sadece pazarları imiş, ilgilenenlere...


 


27-İstanbul'da tarihi yarımadada bir gün kalın.


Artık Galata mı dersiniz, Sultanahmet civarı mı, Beyoğlu mu bilemem ama gönlünüze ve kesenize uyan sevimli bir otelde, bir günlük kaçamak yapın.


 


28-Galata Kulesine çıkın.


Çıkmışsınızdır muhtemelen, İstoş'a ara sıra yukarıdan bakıp onu gözüp gözetmek iyi geliyor benim bünyeme...Sonra da Galata civarındaki esnaf lokantalarına dalın.


 


29-Sabahın kör vakti, daha kimseler yollara dökülmemişken, Rumelihisarı veya Emirgan'da kahvaltı yapın.


Bu Fırat'ın bana yap yap diye çok dil döktüğü bir istekti ama yaptım bol bol Fıradım, merak etme sen:).


Moda Çay Bahçesi'ni es geçsem, Moda'ya ayıp olurdu. Çengelköy Tarihi Çay Bahçesi de geldi aklıma. Her iki semtte de, fırından simidinizi, bakkaldan peynirinizi, manavdan domatesinizi aldınız mı, çaylar emrinize amadee:)


Sabah vakti İstanbul bir başka güzel...


 


30-Caddebostan sahilinde bisiklete binin veya yürüyün, kumsaldaki salaş cafede kitabınızı, derginizi okuyun, bir şeyler yazın...


Anadolu yakasında Pendik-Fenerbahçe arası bir sahil yolu var. Ama bu yolun en güzel bölümü, arabaların arka yolda kaldığı Caddebostan sahili. Deniz kokusu çok parlak olmasa da, deniz kenarında olmanın keyfi başka...


 


31-Caddedeki Remzi Kitabevi'nde kitapların arasında kaybolun.


Yanınızda çocuğunuz varsa, onu da salın çocuk kitaplarının oraya, bırakın o da kaybolsun içlerinde...Kendinize ödül olarak kitabevinin yanındaki cafede hazırlanan şahane keklerden birini hediye edin. Remzi Kitabevi'nin sürekli okuyan, ilgili, tatlı personeline de selam söyleyin!


 


32-Hala binmediyseniz Beyoğlu nostaljik tramvayına, Taksim-Tünel hattı tramvaya binin.


Oturarak gidin ki, etrafı daha rahat izleyin. Tramvayda yavaş yavaş giderken, dışardaki insan hallerini gözlemlemek çok keyifli. Belki bir tanıdığınızı da görürsünüz:)


 


33-İstanbul'un tiyatrolarına taze kan getiren, bağımsız tiyatrolardan birine gidin.


Dot, İkincikat, Altıdan sonra, Krek, Craft gibi tiyatro topluluklarının oyunlarını seviyorum. Konulara farklı yönlerden bakmamı da sağlıyor bu tarz oyunlar...İyi ki varlar, destekleyelim...(Bu toplulukların çoğu devlet desteği almıyor.)


 


34-Boğaz köprüsünü geçerken bir dilek tutun.


Bir zamanlar çok yapardım. Hatta boğazı geçerken, neyi okuyorsam bırakır, sadece İstanbul'u seyrederdim...Şimdi de kızıma dilek tutturuyorum zaman zaman:)


 


35-Kar yağdığında, gırç gırç yürüyerek İstanbul'un keyfini çıkartın.


Bu karlı günlerde, bu madde listenin alt sıralarında yer alsa da, gönlümde yeri başkadır karlı İstanbul'un. Henüz istediğim kıvamda ve şekilde yağmadı bizim yakada ama yarından ümitliyim:) Özellikle gece vakti sükunetinde, lapa lapa yağan karda sevdiklerinizle yürüyün. Birbirinizle kartopu oynayın, karın tadını çıkarın.


 


36-Zübeyir'de kendinize bir ocakbaşı ziyafeti verin.


Arka fonda Zeki Müren, dostlarla kebabın keyfine varın. Kebap bana uymaz diyorsanız, Yakup 2'de mezelerle coşmaya ne dersiniz?


 


37-Karaköy'ü Karaköy yapan güzellikleri yaşatın.


Karaköy'den Galata'ya uzanın. Tarihi hissedin. Salt Galata binasını görmek bile, sizi etkileyecektir. Karaköy balıkçılar çarşısına gidin. Hemen yanındaki tahta masalı Akın Balık'ta hem demlenin hem de İstanbul siluetini izleyin. (Yazın gitmenizi tavsiye ederim.)


Karaköy Balık Lokantası'nın turkuaz renkli canlı duvar çinileri içinizi açsın, yemekleri de midenizi şenlendirsin.


Namlı'da sucuğa dalın, sonra Karaköy Güllüoğlu Baklavacısı'nda baklava ile üzerine cila çekin. Sonrasında yüzerek karşıya geçersiniz...


 


38-İstanbul hakkında yazılan kitapları, şiirleri okuyun. İstanbul için yazılan şarkıları dinleyin, söyleyin...


Sizin için önemli olan yerlerin, semtlerin sevdiğiniz yazarlar/şairler için de önemli olduğunu öğrenebilirsiniz ya da yeni yerler, duygular keşfedebilirsiniz İstanbul ile ilgili...


 


39-Bir kere olsun İstanbul'da denizde yüzün.


Artık boğazda mı, Kilyos'ta mı, adada mı bilemem. Denizanalarına çok takılmayın, torunlarınıza "İstanbul'da bizim zamanımızda halaa denize girilebiliyordu" demek için bile, bir kere İstoş'ta denize girilir:)


 


40-Yurtdışından gelen bir müzik grubunun konserine gidin. Ya da bir müzik festivaline...


Yaşınız kaç olursa olsun, festival havasında genç kalın!


 


Yaş ilerledikçe yemek, hijyen, wc gibi konulara daha çok takılınıyor ama idare ediyoruz artık bir gecelik:)


41-Semt pazarından alışveriş yapın.


Hangi semtte olursanız olun, İstanbul pazarlarının zenginliğini kaçırmayın. Çocuğunuzu da yanınıza alın, onun da gözü gönlü açılsın. Hatta meyve-sebzeleri bırakın, o seçsin:)


 


42-Bir kere olsun boğaz turu yapın.


Boğazdaki yalıları, Kuleli'yi, İstanbul siluetini bir de denizden görmek için, akşamüstü vakitlerinde tura başlayın, İstanbul'un romantik gece halini de görerek turunuzu tamamlayın. Bir de mehtaba denk gelirseniz, yaşadınız:)


 


43-Müze kart alın, müzelere gitmek için bahane yaratın.


Arkeoloji Müzesi'yle başlamaya ne dersiniz?


 


44-"Dün akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un" deyin, bir kez olsun sarhoş olun.


Artık nerede sarhoş olursunuz bilemem ama gerçek fasıl yapılan bir mekanda tatlı tatlı sarhoş olmak en güzelidir bana sorarsanız...


 


45-Kandilli'de yoğurt yiyin.


Önceki yıllarda pek sevmezdim bu yoğurdu ancak geçen aylarda gittim, pudra şekeriyle pek de güzel oluyormuş. Boğaz manzarası da cabası:)


 


46-Büyükada'da Aya Yorgi'ye tırmanmanın mutluluğuyla kırmızı şarap+sucuk ikilisini hakedin.


Muhteşem manzaraya bakıp, yaşadığınıza tekrar şükredin:)


 


47-Beyoğlu Üçüncü Mevki'de yemek yiyin.


Öğrenciliğimden beri severek gittiğim kendine özgü bu minik lokantada, farklı bir yemek deneyimi yaşatın kendinize. (Yemeğin sonunda, çikolatalı muhallebisini yemeyi unutmayın.)


 


48-Hisar'dan Bebek'e yürüyün. Mini Bebek Dondurmacısı'ndan dondurma yiyin.


İnsanın içini titreten Hisar'ın rüzgarını, yürürken iliklerinizde hissedin. Bu rüzgarı aldıktan sonra, rahatça dondurma yiyebilirsiniz:)


Karşının çocuğuyum diyorsanız da, Bostancı sahil sizi bekler, sonrasında da Yaşar Usta'nın mevsimlik meyveli dondurmasını tadın.


 


49-Ali Muhittin Hacıbekir'den (Beyoğlu-Kadıköy) rengarenk akide şekeri alın. Çocukluğunuzu hatırlayın.


Favorim, fındıklı akide şekeridir. Azar azar her renkten alın, sevdiklerinizle paylaşın.


 


50-Aşık olun!


Ayrı gayrı durmayın bu martılar gibi:)


İstanbul kadar, aşkın her mevsiminde size kol kanat geren başka şehir bulunur mu?


 

Scroll to Top